Yaz kış taktığımız güneş gözlükleri, adeta vücudumuzun bir parçası haline geldi. Çeşitli model ve renklerde kullanılan bu gözlükler, gözümüze güneş ışınlarının gelmesiyle oluşan rahatsızlık hissini ortadan kaldırıyor. Bazı durumlarda göz sağlığını kötü yönde etkilerken, bazı durumlarda da oldukça faydalı olabiliyor. Güneş gözlüğü seçerken dikkatli olmak şart. İşte dikkat edilmesi gereken noktalar ve konuya Dr. Ayşegül Çoruhlu’nun yorumu.
Güneş gözlüğü seçiminde dikkat edilmesi gereken noktalar
- Ultraviyole (UV) koruma
Gözlük alırken dikkat edilmesi gereken en önemli nokta, UV koruması olup olmadığıdır. Güneş gözlüğünü almadan önce etkili bir koruma için yüzde 99’un üzerinde UV blokajı yapan bir gözlük olmasına dikkat edilmelidir.
- Renk seçimi
Güneş gözlüğü seçiminde renk faktörüne de dikkat edilmedir. Koyu renkli camlar günlük kullanım ve yoğun güneş koruması için en uygun tercihlerdir.
- Mercek ve çerçeve materyali
Gözlük seçiminde dikkat edilmesi gereken bir diğer nokta, mercek ve çerçeve materyalidir. Cam mercekli gözlükler çizilmeye daha dayanıklıdır. Öte yandan polikarbon mercekli gözlükler parçalanmaya karşı dayanıklıdır. Ayrıca hafif ama kaliteli bir malzeme seçilmesi de önemlidir.
Dr. Ayşegül Çoruhlu güneş gözlüğü ile ilgili önemli bilgilere yer verdi
Dr. Ayşegül Çoruhlu sözlerine “Gözün görme dışındaki fotoreseptörleri, ışığın dalga boyunu fotoğraf makinesi gibi topluyor. Hangi mevsime, güne ve saate ait olduğu bilgisini alıp beynin arkasına söylüyor. Beynin arkası da bir iç saat merkezi olduğu için saati ölçüyor ve onun devamında da tüm vücuda bu bilgiyi veriyor. Bu saat reseptörlerinden vücudumuzun üzerinde var mıdır? Evet, cildin üzerinde de saatler var. Fotoreseptörler gözün içerisinde ışığı beyne söylüyor ama cildin kendine ait renkleri de var. Işık olduğunda bu fotoreseptörlerden renk maddesi olan melanin de ona cevap verir. Havalı bir güneş gözlüğümüz olsun. Camı, buraya gelen “Full spectrum daylight” denen şeyi kısıyor ve içeriye filtre edilmiş bir ışık bilgisi gidiyor. Yani belki de günün aydınlık olduğu bilgisini ışığı azalttığı için vermemiş oluyor. Işığı kırmış oluyor ve hafif gece gibi bir algı oluşuyor. Böylece ışığın içinden gelen oranları da bozmuş oluyor.” diye başladı ve ekledi, “Gözün güneşi algılamaması durumuyla birlikte, biz güneşi dışarıdan hala alıyoruz. Normalde hem göze hem de cilde paralel bir şekilde geliyordu ama göze gözlük takınca paralel değil. Cilde başka bir bilgi geliyor, beyne başka bilgi gidiyor. Cilde rengini veren fotoreseptörler ve melanin maddesi, gözden gelen ışığın verdiği sinyalle cilde direkt gelen sinyal arasında bir uyumsuzluk olursa da tam olarak yapılabilir mi? Yani bizim çırılçıplak gözlüksüz olarak ışıkta durduğumuz haldeki ayarla gözü filtreleyip sadece vücuda ışık aldığımızdaki ayarlama bir olabilir mi? Cilde verilensinyal ile gözdeki sinyal farklıysa ve bunlar birbirine uyumlu olmuyorsa demek ki bir iç saat ayarlaması hatası var. Bunun lekeye neden olduğunu düşünüyorum.”
Çoruhlu, “Güneş gözlüğü takmayın dediğimde gözünüzü güneşe dikin veya güneşten dolayı bir hasar oluşturun demiyorum. Kapalı bir şapka giyebilirsiniz. Gölgede olabilirsiniz. Güneşe bakıyor olmanız gerekmiyor. Bulutlu bir havada bile gün ışığının olması, gözün onu algılaması için yeterli çünkü göz çok hassas. En iyi fotoğraf makinelerinden çok daha ışığı değerlendirebilir bir kapasitede. O yüzden de güneşe bakmak değil; gölgede olmak, şapka takmak, güneşin azaldığı zamanlarda hiç takmamak gibi yolları tercih edebilirsiniz. Bu konuda cilt ve göz arasındaki ışık uyumsuzluğunun hem yaz olduğu halde D vitamini yapamamaktan hem de yazın biraz daha leke yapan cilt konusunda bir faktör olarak görüyorum. O yüzden bu yaz her dışarı çıktığınızda birkaç saatlik zamanı şapkayla gölgede geçirebilirsiniz.” diye sözlerini sonlandırdı.